“Amerikan Edebiyatı’nın babası” sayılan Mark Twain henüz 16 yaşındayken, çoktan ölmüş olan yazar James Fenimore Cooper’a öyle bir kızmış ki, Cooper’ın ölümünün üzerinden 40 yıldan fazla zaman geçtikten sonra zehir zemberek bir eleştiri yazmış. Burada eleştirinin tamamını ele almayacağım [İngilizce tam metni şurada] ama açılış cümlesi yer vermeye değer:
Cooper’ın eseri arızalar içeriyor. “Deerslayer’ın bir bölümünde, hem de bir sayfanın üçte ikisi kadarcık dar bir alanda, muhtemel 115 edebi kusurun 114’ünü gerçekleştirerek bir rekora imza atıyor.
Twain’in amacı Cooper’a ağır bir eleştiri fakat üzerinde duracağım bölüm, eleştirisinde temel 18 maddelik kurallar dizisi. Kurallara giriş yaparken şöyle diyor Twain:
Edebi eserlerin kurgu alanına yol gösteren 19 kural vardır – kimleri 21 olduğunu söyler. “Deerslayer” ile Cooper bunların 18’ini ihlal etmiş.
Ve kuralları ise şöyle sıralıyor:
- Hikaye bir şeyleri becermeli ve bir noktaya ulaşmalı.
- Hikayenin bölümleri, hikayenin gerekli parçaları olmalı ve hikayenin gelişmene yardım etmeli.
- Hikayedeki karakterler canlı olmalı – cesetler hariç – ve okuyucu her zaman cesetleri canlı karakterlerden ayırt edebilmeli.
- Hikayede konu edilen – ölü veya diri – tüm karakterlerin, hikayede konu edilmeleri için yeterli sebepleri bulunmalı.
- Hikayedeki karakterler bir iletişimde bulunduklarında, konuşmalar, insanların konuşmalarına benzemeli, ve ele alınan durumda insanoğlunun yapacağı konuşmalar gibi olmalı, ve anlaşılabilir anlamlara sahip olmalı, ayrıca anlaşılabilen bir amacı olmalı, ve durumla bir ilişkisi olmalı, ve ele alınan konunun etrafında kalmalı, ve okuyucuya ilginç gelmeli, ve hikayeye yardımcı olmalı, ve karakterler söyleyecek başka bir söz bulamadıklarında son bulmalı.
- Yazar hikayedeki bir karakteri tanıttığında, karakterin davranışı ve konuşmaları yazarın betimlemelerine ters düşmemeli.
- Bir paragrafın başında gayet bilgili, kültürlü ve eğitimli bir entelektüel gibi konuşan bir karakter, aynı paragrafın sonunda köy muhtarı gibi konuşmaya başlamamalı.
- Yüksek dereceli dangalaklıklar, ne yazar ne de hikayedeki karakterler tarafından okuyucuya “oduncunun hüneri, ormanın ince sanatı” olarak sunulmamalıdır.
- Hikayenin karakterleri kendilerini ihtimallerle sınırlı tutmalı ve mucizelere bel bağlamamalıdır; ya da mucizevi bir işe girişseler bile, yazar bunu öyle inandırıcı bir biçimde izah etmelidir ki mümkün ve mantıklı görünmelidir.
- Yazar, okuyucunun hikaye karakterleri ve onların yazgılarına derinden ilgi duymasını sağlamalı ve hikayedeki iyi karakterleri sevdirmeli, kötü karakterlerden ise nefret ettirmelidir.
- Hikâyedeki karakterler oldukça sağlam bir şekilde tanıtılmalıdır ki okuyucu belirli bir kritik durumda hangi karakterin neler yapabileceğini önceden tahmin edebilmelidir.
- Yazar ne söylemeye niyetliyse söylemeli, etrafında dolaşmamalıdır.
- Yazar uygun kelimeyi kullanmalıdır, üçüncü kuşaktan kuzenini değil.
- Yazar gereksiz detaylardan ve gereğinden fazla uzatmaktan kaçınmalıdır.
- Yazar önemli detayları atlamamalıdır.
- Yazar düzensizlikten sakınmalı, savruk davranmamalıdır.
- Yazar dilbilgisini doğru ve güzel kullanmalıdır.
- Yazar basit ve anlaşılır bir stili tercih etmelidir.
Bitirişte ise artık darbeleri üstüste bindiriyor Twain:
Sanat eseri? Yaratıcılık yok; düzen, nizam, sıra ve sonuç yok; yaşama benzeyen bir tarafı, heyecanı, duygusu, gerçekle uzaktan yakından ilişkisi yok; karakterleri allak bullak resmedilmiş, ve hareketleri ve sözleri yazarın karakterleri anlattığı gibi olmadıklarını ispatlıyor; mizahı içler acısı; dokunaklı olması gereken durumları gülünç; konuşmalar ise – oy anam oy! tanımsız; aşk sahneleri tiksindirici; İngilizcesi ise dile karşı işlenmiş büyük bir suç.
Tüm bu saydıklarımın dışında kalanlar ise Sanat. Sanırım hepimiz bunu kabul etmek zorundayız.
Amerikan Edebiyatı’nın babası diyorsa, üzerine laf söylemek bana düşmez. Başka bir sözüyle bitireyim o zaman:
Birisi sana ödeme yapmayı teklif edene kadar bedava yaz; eğer üç yıl içinde kimse gelmezse, dünyaya oduncu olmak için gelmişsin demektir.
Eyvallah Twain üstat! Elektrikli testere nerede satılıyordu?
Yorum Gönder